Şu hayatta en sevdiğim şeylerden biri de kalemdir. Kalemin öyle bir gür sesi var ki, ruhların, duyguların, vicdanın, yüreklerin, gözlerin hayallerin tercümanıdır. Kalemi klavyeyi kullanacak elleri bize bahşeden yüce rabbimize sonsuz şükürler olsun. Bize kalemle yazı yazmayı öğreten, kalemle hakkı hakikati Kuranın talimatlarını ve gül yüzlü nebiyi anmayı, ve zihnimizdeki düşünceleri yazıya dökme sanatı bahşeden, güzeller güzeli halıkı zülcelal hazretlerine sonsuz hamdü senalar olsun.
Kalem ve kağıt benim 27 yıllık dert ortağım. Menfaatsiz, çıkarsız, zararsız, değişmez bir şekilde duygularımın tercümanlığını yapmakta.
İnsan hayatta beşer olarak hiç kimseye haddinden fazla değer vermemeli, aşırı sevgi, aşırı değer kulun imtihanı olabiliyor. Hz Yakup’un oğlu Hz Yusuf’u çok sevip imtihan olduğu gibi
Kalp cenabı hakkın kuluna vermiş olduğu çok kıymetli bir hediyedir. Rabbimiz bu kıymetli organın zirvesinde olmayı murat ediyor.
Kul kalbinde başka sevgileri üst seviyeye çıkardığı vakit, er veya geç onun acısını yaşıyor.
Bu sevgi mal sevgisi olabilir, evlat sevgisi olabilir, beşeri aşk olabilir, veya eş dost akraba olabilir. Her ne olursa olsun kul kalbine, çok aşırı abartılmış bir sevgi yüklememelidir. Yoksa bu kişinin ağır bir imtihanı olur.
Bazen en sevdiklerimiz yaralar bizi, burada ne anlıyoruz? cenabı hak sadece bana güven, sadece bana dayan diyor.
Diğer türlü mal, evlat, eş dost, akraba, meslek, kariyer her şeyi tadında ve seviyesinde bırakmak gerekir.
Çünkü Allah bazen can kardeşim, bazen can dostum, bazen cancağızım dediğin kişilerle imtihan eder seni. O vakit anlarsın dost dediklerinin yalan olduklarını, ve aşık Veysel’in şu dizeleri dökülür dudaklarından.
Dost dost diye nicesine sarıldım,
Benim sadık yarim kara topraktır,
Beyhude dolandım, boşa yoruldum,
Benim sadık yarim kara topraktır.
Karnını yardım kazma ile belinen,
Yüzünü yırttım tırnağınan elinen,
Yine beni karşıladı kırmızı gülünen,
Benim sadık yarim kara topraktır.
Hikaye olunur ki: pir sultan abdal idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır paşa emir verir: herkes pir sultanı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak bilsin.” Uğruna mücadele ettiği halk pir sultanı taşlamaya başlar. Pirin can yoldaşı can dostu Ali baba da pir sultana taş atmaya kıyamaz bir gül atar. Bu hareketten incinen pir sultanın dudaklarından şu nefes dökülür.
Şu kanlı zalimin ettiği işler,
Garip bülbül gibi Zaralar beni,
Yağmur gibi yağar, başıma taşlar,
İlle de dostun fiskesi yaralar beni,
Pir sultan aptalım can göğe ağmaz,
Hak tan emrolmazsa rahmet yağmaz,
Şu ellerin taşı hiç bana değmez,
İlla dostun attığı gül yaralar beni.
Bilgiç der ki: bitmiyor bu dünyada elem ve keder,
Bil ki İmtihandır bu, böyle geldi böyle gider,
Ey yolcu! kullara karşı muhabbetin ölçülü olsun,
Hakiki dost olarak ancak Allah bize yeter.
NOT: Yurt dışı seyahatim nedeniyle üç hafta yazıya ara vereceğim. Tekrar görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile.