Bütün insani güzellik ve mükemmelliği ihtiva eden ve insanın ruhunu fazilette zirveleştiren İslam ahlakı, hak ve adalette de müstesna bir öze, sarsılmaz bir temele sahiptir. Çünkü insanlığın huzuru, ancak hak ve adaleti tevzi etmekle temin edilebilir.
O halde hak ve adalet nedir?
En genel tarifiyle herkese ve her şeye hak ettiği şekilde muamele etmek, doğru hüküm vermek, dengeli ve ölçülü davranmaktır.
Toplum olarak maşallah herkes kendini sütten ak kaşık zannediyor, herkes birbirini eleştiriyor. Kendi haklılığını ispat etmek için çabalarken, başkalarını ağır eleştirilere maruz bırakıyor.
İmamı şafi talebelerinden biri ile müzakere yaptığı bir meselede ihtilafa düşer. Öyle ki talebe dersi terk eder evine gider. Akşam talebe kapısının çalındığını duyar.
Kapıya çıktığında karşısında hocasını görür. Hocasının ayağına kadar gelmesine şaşırır. İmamı şafi der ki;
Evladım bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak?
Yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma. Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir.
Hatadan nefret et, hataya düşenden nefret etme.
Bütün kalbinle günaha öfkelen, ama günahkara acı, ona merhamet göster.
Evladım görevimiz hastalığı tedavi etmektir!.. hastayı yok etmek değil.
İmamı şafi efendinin Bu sözleri bizi derin düşüncelere sevk ediyor. Üzerinde muhasebe yapılması gereken derin bir konu.
İnsan nefsinin öğretmeni olmazsa, nefis terbiyesi almazsa zamanla ego, hırs, nefret, ve şımarıklık kişiyi esir alır. Bazen Hz Yakup’un oğulları gibi kardeşini kuyuya atar, bazen de kabil gibi öz kardeşini öldürür.
Allah tarafından kişinin içine yerleştirilen iyiyi kötüden ayırt etmeyi sağlayan bir güç olan vicdana öğrencilik edersek doğruya ulaşırız.
Müftüler Hocalar sana fetva verse de, sen yine kalbine danış demişler.
Cenabı hak ayeti kerimede aslında insanoğlu her ne kadar mazeretini ortaya atsa da kendi kendisinin ne olduğunu çok iyi bilir buyuruyor.
Kur’ana baktığımız vakit nefsine öğretmen olanların vicdanının sesine kulak verenlerin kazandığını görüyoruz.
Hz İbrahim cenabı hakla dost olmasına rağmen nefsiyle muhasebe ediyor. Ve Ya rabbi beni mahcup etme, Ya rabbi beni mahzun etme diyor şuara 87. Ayet
Demek ki nefisle büyük bir mücadele vermemiz gerekiyor. Ona öğretmen, vicdanımıza da talebe olmamız lazım. Yoksa ömür boyu iğneyi başkalarına, çuvaldızı kendimize batırırız.
Avukat gibi nefsini savunmayı bırak,
Hakim gibi nefsini sorgulamaya bak.
En basit iştir başkasına çamur atmak,
Adil ol, zaten ilahi mahkemede
gerçekler ortaya çıkacak.
Ne olursan ol, ama önce nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile.