İslam o kadar muazzam bir din ki, bütün çareler İslam’da mevcut. Akıllı insan dünyada yaşamayı dert edindiği kadar, ahireti de dert edinen insandır.
Kaç yıl ömür yaşarsak yaşayalım, bir gün büyük mahkemede hakimler hakiminin karşısında yazdığımız hayat kitabının hesabını vereceğiz.
Aziz Mahmut Hüday’i Hz buyurur:
Ger verilse bir kişiye ömr-i Nuh,
Hasıl olsa ona enva-ı futuh,
Menzilidir akıbet tahte’t- türab,
Kimseye baki değildir bu harab…
Yani bir insana Nuh AS gibi uzun bir ömür de verilse sonunda varacağı menzil, toprağın altıdır. Bu harap dünya hiç kimse için baki değildir.
Yani bir İnsan Hz Nuh kadar uzun da yaşasa, Hz Süleyman kadar zengin de olsa, Hz Yusuf kadar cemal sahibi de olsa en son gideceği yer kara topraktır.
Naziat suresi 46. Ayeti kerimede buyurulur:
Kıyamet gününü gördüklerinde dünyada sadece bir akşam vakti ya da kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanırlar.
Bunu düşünürken şaşırmayalım, dönüp geçmişimize bakalım, koca bir ömür geçmiş, şu ana kadar geçen zaman bir anlık rüya değil mi?
HZ Ali şöyle vasiyet etmiştir:
İstikbaldeki yerini şimdiden hazırla, ahiretini dünya ile satma, varlıklara can verip yaşatan odur, zengini fakir, fakiri zengin yapan odur, dünya taşıyla, toprağıyla, rengiyle, şekliyle, ağaçlarıyla onundur. Dünya onun isteği üzerine hareket etmektedir.
Müddetin bitmeden fırsatın elde iken, gücün gitmeden, perdeler açılmadan sana verilmiş zaman müsaadesini imkanını fırsat bil. Dünya ahiretin tarlasıdır, ne ekersen onu biçeceksin bir gün.
Yaratılışımız çamurdan bir avuç toprak,
Emanet verildi bize, el kol göz kulak,
Dön mezarlarda Yatanlara iyi bak,
Bizim de akıbetimiz kara toprak.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile.