Çalışmaya göre, hanelerin %7,8’i en az bir üyesinin uzun dönemli fiziksel veya zihinsel hastalık, sakatlık ya da yaşlılık nedeniyle sağlık ve evde bakım hizmetlerine ihtiyaç duyuyor. Bu hanelerin yalnızca %9,6’sı, profesyonel sağlık ve bakım hizmeti alabiliyor. Diğer %90,4’ü ise evde sağlık ve bakım hizmetlerine ulaşamıyor. Bu durum, evde bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve erişilebilirliğinin artırılması gerektiğini gösteriyor.
Çocuk bakım hizmetleri de dikkat çeken bir diğer bulgu oldu. Zorunlu eğitim saatleri dışında profesyonel bakım hizmetine ihtiyaç duyan 0-12 yaş arası çocukların oranı %1,5 olarak tahmin edilirken, bu çocukların büyük çoğunluğu maddi yetersizlik nedeniyle bakım hizmetine ulaşamıyor. Çocuk bakım hizmetlerinin daha erişilebilir hale getirilmesi, özellikle maddi açıdan zorlanan aileler için önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor.
Toplu taşıma harcamaları ise haneler üzerinde önemli bir yük oluşturuyor. Hanehalklarının %5,3’ü toplu taşıma harcamalarının çok yük getirdiğini belirtirken, %46,7’si ise biraz yük hissettiğini ifade etti. Bu durum, toplu taşıma fiyatlarının ekonomik yükünü ve haneler üzerindeki etkisini gösteriyor.
Ayrımcılık konusu da bu araştırmada yer aldı. Son 12 ay içinde herhangi bir kamu kurumunda ya da kamu hizmeti alırken ayrımcılığa uğradığını hissedenlerin oranı %2,4 olarak belirlendi. Bu oran, konut kiralamaya veya satın almaya çalışırken ayrımcılık hissedenlerin %1,1 olduğu, eğitim kurumlarında ayrımcılık yaşayanların ise %0,8 olduğu bilgisini de içeriyor. Kamusal alanlarda (alışveriş merkezi, kafe, restoran vb.) ayrımcılık hissi ise %0,6 olarak ölçüldü.
Bu veriler, Türkiye’deki toplumsal eşitsizlikleri ve hizmetlere erişim konusunda yaşanan zorlukları gözler önüne sererken, toplumda daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir yapının inşa edilmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrımcılıkla mücadele, hizmetlere erişimin artırılması ve toplu taşıma gibi alanlarda iyileştirmeler, sosyal adaletin sağlanabilmesi için kritik öneme sahip.
Haber Merkezi