Mevsimler gelip geçiyor tıpkı ömrümüz gibi…
İlkbahar, yaz derken işte sonbahar da geldi, hatta eylül sararan yapraklarıyla veda edip gitti, Ekim de esen rüzgarların peşinde gidiyor bile…
İşten eve dönerken ağaçların yorgun yapraklarını terk etmeye hazırlandığını fark ettim.
Sonbahar başka bir deyişle hazan mevsimi, sonbahar acının bitmez dipnotudur.
Zamandan gece, mevsimlerden sonbahar çok düşündürür fikir sahiplerini, gece ve sonbahar şairlerin duygularını mısralara döktüğü demlerdir.
Her ikisi de hüznü, kederi, hasreti bağrında taşımaktadır.
Sonbahar geldi hafız! sarardı yapraklar,
Göklere yükseliyor, yürekteki sessiz ahlar,
Kırılan gönüller, yıkılmış hayaller,
Halbuki ne çok beklenmişti huzurlu sabahlar.
Son bahar geldi hafız! sarardı yapraklar,
Çiçekler kurudu kuşlar dağıldı, her yer tarumar
Dünyadan boşa vefa beklersin gönül,
Dünya kimseyi ebedi etmez bahtiyar…
Kısalan günler, yağan yağmurlar, gökyüzündeki kara bulutlar, kuşların hüzünle uçup uzaklara gitmesi gökyüzüne baktığımızda hangimize hüzün vermez ki?
Toprak desen insanlar tarafından üstünde işlenen milyonlarca hata isyan ve günah karşısında soğuk, gözü yaşlı ve çok sessiz, mevsimler çok şeyler anlatıyor bizlere. Çünkü hayatın sırları orada gizli.
Sonbahar bize ağustos böceği ile karıncayı da hatırlatıyor. Çünkü insan çalıştığı sürece kazanır. Maddi ve manevi kazanım gayrete bağlıdır.
İnsan Hayatta ağustos böceği gibi saz çalıp oynamakla boş bir ömür geçirmektense, karınca misali çalışarak kısacık ömrünü değerlendirmelidir.
Bilge zata bu dünyaya tekrar gelsen hayatında ne yapardın? Diye sormuşlar.
Bilge zat: HAYATIN TEKRARI YOK Kİ demiş.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile.
YORUMLAR