Nöbetçi Eczaneler
İstanbul’un fethi denilince akla fetih ruhu gelir.
Üç tarz fetih vardır.
Manevi fetih, kalple gerçekleşir.
Fikri fetih, zihnin eseridir.
Maddi fetih, kılıcın meyvesidir.
Gelelim İstanbul’u Fetheden Fatih sultan Mehmet hana:
Sultan Mehmet’i İstanbul’un fatihi yapan özellik kalbindeki iman, gönlündeki ilahi aşktı, O önce rabbine, sonra davasına sevdası vardı. İşte bu fatihin manevi fethiydi.
Fatih sadece İstanbul’u fethetmedi, aynı zamanda gönülleri de fethederek tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Osmanlı medeniyetini en güzel şekilde ihya ederek zihinleri de fethetti,
İş maddi fethe geldi ki; Onu da yine maneviyatla sürdürdü, arkasında hocası molla Gurani’nin İstanbul’un manevi fatihi hocası Akşemseddin’in ve şeyh vefanın duası vardı.
Fatih daha çocuk denecek yaştayken elinde defter kalem önünde yerküre, zihninde hep İstanbul’un fetih haritası vardı.
Yaşı küçük, fakat aklı, davası, hedefi büyük bir şahsiyetti.
Çocuk yaşta çok düşünüyordu, uykuları kaçıyordu, rüyaları sınır tanımıyordu,
Henüz 21 yaşında İstanbul’u fetheden Osmanlı padişahı fatih sultan Mehmet askeri dehası, büyük devlet adamlığı ve
entelektüel kişiliğiyle tarihin en büyük liderleri arasında yer alıyor.
30 yıllık sultanlığının 26 yılı seferlerde geçerken, Tuna’dan Mezopotamya’ya, Anadolu’nun en sağlam kalelerini aldı. 850 bin kilometrekare olan Osmanlı toprağını 2 milyon 214 bin kilometrekareye ulaştırdı.
Fatih sultan Mehmet’in derdi cenabı hakkın rızasına erecek bir kul olmaktı, o nedenle Allah da onu büyük zaferlerle mükafatlandırdı.
Fatih İstanbul’u fethederken, bizler de Osmanlının torunları olarak gönülleri fethetmeye talip olmalıyız.
Gönüllere maneviyat tohumları gerçek manada ekilirse, elbet Birgün fatihler yetişecek, Bizans’ın çocukları yenilecek, zafer inananların olacaktır.
Gazze’de 40 bin kardeşimiz öldürülürken, İslam dünyası hala gür bir sesle Yahudi’ye dur diyemediyse, hala dünyada bir fatih yoksa, Müslümanlar olarak kendimizi sorgulamamız lazım.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile.
