ISIC Rev.4 sınıflamasına göre imalat sanayi ürünleri ihracatın %94,4’ünü oluştururken, bu kapsamda yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin ihracattaki payı son derece sınırlı kaldı. İthalatta ise tablo tersine döndü. Nisan ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalat içindeki payı %81,8 olurken, bu ürünlerin %10,2’si yüksek teknoloji sınıfında yer aldı. Ocak-Nisan döneminde yüksek teknolojili ürünlerin ithalat içindeki payı %11,3’e çıktı.
Bu veriler, Türkiye’nin dış ticaret yapısında yüksek teknolojili ürünlerde dışa bağımlılığın sürdüğünü ve ihracatta bu alanda katma değerin artırılamadığını ortaya koydu. Uzmanlar, bu tablonun uzun vadede ekonomik yapıyı olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunuyor.
Öte yandan özel ticaret sistemine göre açıklanan dış ticaret verilerine göre, 2025 yılı Nisan ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre %9,3 artarak 18 milyar 877 milyon dolara yükseldi. Ancak ithalat %14,5 artarak 30 milyar 473 milyon dolara ulaştı. Bu gelişmeler sonucunda dış ticaret açığı %24,2’lik artışla 11 milyar 595 milyon dolara çıktı. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 2024 Nisan ayında %64,9 iken, bu yıl aynı ayda %61,9’a geriledi.
2025 yılı Ocak-Nisan döneminde de özel ticaret sistemine göre ihracat %4,3 artışla 78 milyar 332 milyon dolar, ithalat ise %7,2 artarak 113 milyar 345 milyon dolar oldu. Bu dönemde dış ticaret açığı %14,2 artışla 35 milyar 13 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise %71,0’dan %69,1’e düştü.
Uzmanlar, dış ticaret açığındaki artışa paralel olarak Türkiye’nin özellikle yüksek teknolojili ürünlerde üretim kapasitesini artırması gerektiğini vurguluyor. Bu bağlamda Ar-Ge yatırımlarının teşvik edilmesi, nitelikli üretimin desteklenmesi ve yerli teknolojiye dayalı sanayi politikalarının güçlendirilmesi öneriliyor. Aksi halde dış ticaret dengesi üzerindeki baskının uzun vadede artarak devam etmesi kaçınılmaz görünüyor.
Haber Merkezi