Aksaray’da Nevşehir Caddesi üzerinde konumlanan ve 13. yüzyıldan günümüze ulaşan Eğri Minare, mimari zarafeti ve ilginç yapısıyla şehrin simgelerinden biri olmaya devam ediyor. Eğik duruşu ve kırmızı tuğlaları nedeniyle halk arasında hem Eğri Minare hem de Kızıl Minare olarak anılan yapı, Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, 1221-1236 yılları arasında inşa edildi.
Minarenin yapımında Horasan harcıyla yapıştırılmış kırmızı tuğlalar kullanılmış; dört köşe bir kaide üzerine oturtulan silindirik gövdesi, ince bir silme ile ikiye ayrılmıştır. Alt kısmı zikzak desenlerle, üst kısmı ise mavi ve yeşil çini mozaiklerle süslenmiştir. Bir şerefesi bulunan minare, 92 basamaklı olup 30,6 metre yüksekliğe sahiptir.
Bilimsel ölçümlerle yapılan analizlerde Eğri Minare’nin üç ayrı noktada eğik olduğu tespit edilmiştir: Zeminden itibaren 2° 28’ 14.16’’, minarenin oturduğu tablanın üstünden 3° 11’ 18.08’’, tablanın kendisi ise 44’ 48.59’’ eğim gösteriyor.
Yıllar boyunca bu eğikliğin sonradan mı oluştuğu, yoksa yapım aşamasında bilinçli mi yapıldığı tartışma konusu olmuştur. Ancak yapılan araştırmalar ve mimari değerlendirmelere göre, minarenin ustası tarafından özellikle nehrin zemin etkisine karşı ağırlık merkezini dengelemek amacıyla eğik olarak inşa edildiği kabul ediliyor.
Minarenin inşa edildiği dönemde, kıble tarafında yer alan Uluırmak Nehri’nin bugünkünden daha yakın olduğu tahmin edilmekte; bu durumun zemini olumsuz etkilediği, ancak mimarın yapıyı kuzeybatı yönüne eğerek bunu dengelediği düşünülüyor. Bu mimari zekâ sayesinde Eğri Minare yaklaşık 800 yıldır ayakta kalmayı başarmış ve Selçuklu mimarisinin mühendislik başarısını ortaya koymuştur.
İtalya’nın Pisa Kulesi ile benzerliği sıkça dile getirilen Eğri Minare, hem yerli hem de yabancı turistler için görülmeye değer nadide eserlerden biri olarak Aksaray’ın kültürel zenginliğini temsil ediyor.
Fatma Altınok