.. Hepimizzaman zaman kendimizi boşlukta hissederiz. Hep bir yanımız eksik gibi yaşarız. Tamamlanması gereken bir duygununeksik kalan yanı vardır sanki içimizde. Bu duygudan kimi zaman rahatsız olur vekaçmak isteriz. Acı..
..
Hepimizzaman zaman kendimizi boşlukta hissederiz. Hep bir yanımız eksik gibi yaşarız. Tamamlanması gereken bir duygununeksik kalan yanı vardır sanki içimizde. Bu duygudan kimi zaman rahatsız olur vekaçmak isteriz. Acı verir çünkü çoğu zaman. Farkında olmadan, bu duygudankaçmak için uğraşlar ediniriz. Bazıları çılgınca alışveriş yaparak, bazılarıişkolik olarak, bazıları sürekli arkadaş edinerek bastırmaya çalışır buduyguyu. Bazıları da karşı cinsle yaşayacağı duygusal ilişkinin bu eksikliğikapatacağını düşünür. Bütün bu durumlar kişideki bu acı hissi geçici olarak geçirse de tamamengeçirmez. Peki ama neden böyledir, neden bu his insanı rahatsız eder ve nedenbazılarında bu duygu daha yoğun yaşanırken bazılarında daha az yaşanır?
Tasavvuftaşöyle bir düşünce vardır. Hepimiz dünyaya gelmeden önce Rabbimizin yanındamuhabbet halindeydik. Onun güzelliğinin, muhabbetinin sarhoşluğunu yaşıyorduk.Sonrasında dünyaya geldiğimizde hatırlayamadığımız ama aslında var olan omuhabbetin izlerini hep aramaya koyulduk farkında olmadan. Ama ne aradığımızıtam olarak bilemedik. Hep bir eksiklik hissederek yokladı bu durum bizi. Kimi oeksikliğin yerine karşı cinsi, kimi çocuğunu, kimi makamı, kimi parayı, kimi eşyayı koymaya çalıştı. Geçici olaraktatmin sağlayan bu uğraşılar sadece bir yanılgıdan ibaretti. Elde edilen bütün maddesel ya da kişiseldurumlar yaramızı geçici olarak iyileştirse de sonrasında yaramız yenidenkanamaya başladı. Özümüzün, kalbimizin, ruhumuzun yarası geçmedi bir türlü. Halbuki Kur’an-ı Kerim’de Ra’d Sûresi 28. ayette, “Kalpler ancakAllah’ın zikriyle tatmin olur.” ayeti bize bu durumu ne güzel de açıklıyor. Ancak Rabbimizidüşünerek ve ona ulaştıracak zikirler ve ibadetlerle uğraşarak gerçek birdoygunluğa ulaşabiliriz.
Boşlukhissimizin kökeni Rabbimize olan özlem olsa da bu duygu neden bazı insanlardadaha yoğun hissedilirken bazı insanlarda daha az hissediliyor? Bu sorununcevabını merak eden biri olarak çevremde yaptığım gözlemler ve araştırmalarsonucu şu kanaate vardım. Hepimizin içinde doğuştan gelen bir eksiklik vearayış durumu var. Dünyaya geldikten sonra eğer annemizden ya da bakımımızıüstlenen kişiden almamız gereken değerlilik duygusunu alamadıysak bu boşlukhissi ve arayışımız kat kat artıyor. Dünyaya aslında her birimiz değerli olma,kendi varlığıyla biricik olma gibi potansiyellerle geliyoruz. Fakat bu duyguyuaile beslemiyorsa ya da besleyemiyorsa çocukluk çağından itibaren bu durumun verdiği acı bir his sürekli insanınpeşinden geliyor. Yaratıcıya ulaşmaisteği ve bu değersizlik hissinin verdiği acı birleşince, ortaya daha yoğun birarayış ve daha yoğun bir boşluk hissi ortaya çıkıyor. İşte bu yüzden insanlararasındaki boşluk hissinin dereceleri farklılaşabiliıyor. Kişisel olarakduygusal hassasiyet de varsa farklılık iyice artabiliyor. İşte bu kişiler, bu yoğun arayış sonrası ya alim, ya şair, yasufi, ya derviş ya da psikolojik hasta olabiliyor. Kişinin hangisi olabileceğide kendi bilişsel ve duygusal farkındalığı ölçüsünde ve tercihleri doğrultusunda gerçekleşiyor. Hangi kategoriye girdiğimiziiyice bir düşünüp içimize doğru içsel bir yolculuk yapabiliriz. Dışsal dünyada ne ardığımızı bir düşünüpsorgulayabiliriz. İçimizdeki o acı histen kaçmak yerine o histe yoğunlaşıp, acıyla yoğrulup gerçek özümüzekavuşabiliriz. Ne dersiniz? Bunun vakti gelmedi mi? Bence geçiyor bile.
Selam vedua ile.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)