Aksaray’da 1950’lerde Yaşam ve Kültür: Bir Anı Yansıması
Mimar Aslan Tolga yazıyor
Aksaray, 1950’lerde büyük olmayan bir şehir, nüfusu 8000 civarında, belirli mahalleleriyle tanınırdı. Gırca Mahalle, Büyük Bölcek, Nakkaş, Hasas, Küçük Bölcek, Meydan, Dere, Pamucak, Büyük Kergi, Küçük Kergi, Taşpazar, Coğlakı, Sebil, Kalealtı, Çarşı gibi mahalleler, o dönemin yaşamının merkezini oluştururdu.
Su, evlerde nadir bulunan bir lükstü; mahalle çeşmelerinden elde edilen su, Ekecik’ten getirilen sert suyuyla meşhurken, Helvaderenin suyu daha tercih edilirdi. Evlerin altında ahırlar, her evde inek, koyun, tavuk, kedi gibi hayvanların beslendiği mekanlardı. Fakirler, evlerini genellikle ahırların üzerine inşa ederdi, hayvanlar evi sıcak tutardı.
Her evdeki ahır planlaması, hayvanların kavga yapmaması için özenle düzenlenirdi. Bu düzenlemeler, camızlara ayrı, diğer hayvanlara ayrı yer verilerek yapılır, hayvanların ahır içindeki hareketleri kontrol altında tutulurdu.
Elektrik şebekesinin olmaması, köyde işsiz olan kişilerin çiftçi olarak bilinmesine yol açardı. Kışın işlerin az olduğu dönemlerde, köyden gelen çiftçiler, hayvanlara bakım yapar, bahçe ve bağ işlerine yardımcı olurdu.
Kışlık ekmekler, turşular, pekmezler, pastırmalar yapılır, bu ürünler komşular arasında yardımlaşma ve dayanışmanın bir ifadesiydi. Kayıt Damı denilen oda, bu ürünlerin depolandığı, güneşin girmeyen ve nemin alındığı bir alandı.
Mutfaklar büyük ocaklarla ısınır, her evde ayrı bir kermelik bulunurdu. Kadınlar, günlerini ev işleriyle geçirirken, yardımlaşma kültürü herkesin birbirine destek olmasını sağlardı.
Buzdolabı olmadığı için peynirler çömleklere basılır, kışın yenmek üzere saklanırdı. Bu anılar, Kayıt Damı’nda depolanır, hayvan gübreleri bahçede kullanılır ve kerme (tezek) yapımında kullanılırdı.
Bu 1950’lerin yaşam tarzı, sıcak, dayanışma dolu bir ortamı yansıtır. Mimar Aslan Tolga’nın bu anıları, geçmişin güzelliklerini ve yaşamın o dönemdeki özgünlüğünü bizlere aktarıyor. Haber Merkezi