Ortadoğu’nun en demokratik, en gelişmiş ve basına en fazla özgürlük veren ülkesi… Bu yalanlarla dolu cümle, uluslararası basının yıllardır manşetlerinden, köşelerinden düşmeyen ve bir o kadar da ikiyüzlü bir ifade. 2000 yılından 2023’e kadar 55, son savaşta da neredeyse 100 gazeteciyi katleden bir ülke için kör göze parmak sokarcasına bir yalan hem de… Gelin bu yalanlarla dolu illüzyona biraz daha yakından bakalım.
Uluslararası Basın Vicdan Sınavını Kaybetti
7 Ekim’den sonra Türkiye’den yaklaşık 100 gazeteci, Gazze’ye girme ihtimali olmadığı için işgal altındaki Filistin topraklarında savaşı takip etmeye başladı. Ben de o gazetecilerden biri olarak hem Gazze’de hem de işgal altındaki topraklarda yaşanan soykırımı adım adım izledim. Her ne kadar gazetecilere basın özgürlüğü sağlıyor gibi görünse de İsrail, medyayı sıklıkla propagandasını dünyaya aktaracak araç olarak kullanıyor. Öyle ki 2 ayı aşkın süredir Gazze Şeridi’ne tonlarca bomba atan, binlerce sivili katleden işgalciler; Gazze tarafından gönderilen ve etkisi oldukça düşük füzeler ile tüm dünyaya İsrail’in ne kadar güvensiz ve ne kadar ciddi bir saldırı altında olduğunu anlatmaya çalıştı. Uluslararası basın da buna çanak tuttu ama bölgedeki vicdan sınavını ne yazık ki kaybetti.
Son Nefesimize Kadar…
Yabancı basın taraflı yayınlarıyla kimi zaman pes dedirtecek işlere imza atsa da Türk basını bölgede gerçekleri anlatmaya, gördüklerini an be an aktarmaya devam etti. Bu süreçte Türk basını İsrail tarafından ciddi baskılara, tehditlere ve tacizlere de maruz kaldı. Bir gazeteci olarak ben de bölgede kimi zaman saatlerce sınır kapısında tutuldum, kimi zaman hakarete uğradım. Bardağı taşıran son damla ise askerlerin bana karşı silahlarını doğrultması oldu. Hukukun sadece İsrail vatandaşları yararına işletildiği bir ülkede ciddi ölüm tehlikesi altında Filistinlilerin yaşadıklarını aktarmaya çalıştık.
Gazetecinin En Büyük İmtihanı
Bölgeye giden her gazeteci bir anlamda ölümü de göze alıyor. Bu kanaatle çalışma yapsak da neredeyse her gün gazeteci meslektaşlarımız ve aileleri hedef alındı gerek Gazze’de gerekse Lübnan’da. Aynı zamanda olay yerine bu kadar yakın olup, bu kadar ulaşamaz olmak bir gazetecinin en büyük imtihanı olsa gerek. Her gün gözümüzün önünde düşen bombalar ve yıkılan hayatları kayıt altına alırken bir yandan da kendime şu sözü verdiğimi hatırlıyorum: Onlar, gazetecileri öldürerek gerçekleri susturabileceklerini sanıyorlar ancak yanıldıkları bir şey var; o da bayrağı asla düşürmeyeceğiz. Meslektaşlarımızın uğruna canlarını feda ettiği gerçekleri, bizler de son nefesimize kadar aktarmaya devam edeceğiz.
Haber Bülteni