Sahi bize toplum olarak neler oluyor?
Bakıyorsun kişi makamıyla eviyle parasıyla övünüyor, kendinden aşağıda olan kişileri küçümsüyor.
İnsan her gün kabristanlara gidip bakmalı, orada ne zenginler ne mevki makam sahipleri var, sessiz sessiz bir avuç toprak içinde yatmaktalar.
Her insan ne olursa olsun bu dünyada kiracıdır, ev sahibi hadi çık derse bu alemden çıkacaktır, bu gitme saati senesi de meçhuldür, Her an her saniye olabilir.
Malına, Makamına aldanma,
Mal da makamda emanettir sana,
Şimdi nerede atan ecdadın baksana,
Söyle kime kaldı bu fani dünya…
Hayatta bir insanı manevi olarak, ahlaki olarak, ve kul olarak derde sokan kibirdir, gurur ve enaniyettir. Kişi kibirle küçülür, tevazuyla yükselir.
İnsan nefsini beğenip kendini kusursuz zannettiği vakit kibrin kuyusuna düşer.
Cenabı hak Kasas suresi 76. Ayeti kerimede şöyle buyuruyor.
Şımarma ! ALLAH ŞIMARIKLARI SEVMEZ.”
Lokman suresi 18. Ayeti kerimede ise:
Allah kendini beğenmiş övüngen kimseleri asla sevmez buyuruyor.”
Çeşitli şekilde kibir vardır.
Dini boyutta kibir, kişinin ilim amel hayır hasenat çokluğu ile övünmek kendini beğenmek, kendini diğer insanlardan üstün görmesidir,
Dünyevi boyuttaki kibir ise kişinin malı makamı nesep ve güzelliği gücü kuvveti ile olan kibridir.
Çalımla yürüyüp gururlanma,
Kendini insanlardan üstün sanma,
O gariban gördüğünde kim bilir ne sırlar var,
Gerçekleri öğrenirsin geç olur Amma…
Tarihe baktığımızda başarılı idarecilerin kumandanların ilim adamlarının tevazu sahibi olduklarını görüyoruz.
Osmanlı döneminde Cuma namazına giden padişahlara halk hep bir ağızdan mağrur olma Padişahım! ( kibirlenme) senden büyük Allah vardır derlerdi.
Mağrurlanma manen edersin zarar,
Seni de herkes gibi Yaratan biri var,
Yaratan bir gün sen kimsin diye sorar,
O an pişman olursun edersin ahu zar,
Son pişmanlık fayda vermez kardeşim.
Rabbimiz bizleri kendini bilen, haddini bilen kullarından eylesin.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile.