Araştırma bulgularına göre, lise öğrencileri toplumda şiddetin en yaygın görüldüğü yer olarak dijital ortamı işaret etti. Katılımcıların %37,1’i, şiddetin dijital ortamlarda daha yaygın olduğunu belirtti. Bu oran, dijital şiddetin gençler için önemli bir sorun haline geldiğini ortaya koyuyor.
Özellikle özel bilgi ve fotoğraf paylaşımı ile tehdit edilmenin şiddet olarak algılandığı vurgulandı. Lise öğrencilerinin %92,3’ü, özel bilgi paylaşımı ve tehdit edilme durumlarını şiddet olarak değerlendirirken, bu oran ortaokul öğrencilerinde %88,5 oldu. Ayrıca sosyal medyada gönderilerin kasten beğenilmemesi veya gruplara alınmama gibi davranışlar da dijital şiddet olarak algılandı.
Araştırmaya katılan lise öğrencilerinin %40’ı, arkadaşlarının gönderilerini kasten beğenmediklerini, %29,8’i ise zaman zaman beğenilerini geri çektiklerini ifade etti. Bu durum, dijital şiddetin sadece mağdurlarını değil, tanıklarını ve uygulayanlarını da içine aldığını gösteriyor.
Siber zorbalıkla ilgili veriler de dikkat çekici sonuçlar sundu. Öğrencilerin %73,5’i, bir paylaşımın ekran görüntüsünün alınarak yayılmasını şiddet olarak tanımlarken, %72,8’i popüler görüşlere karşı çıkanların aşağılanmasını şiddet olarak değerlendirdi. Öğrencilerin %53’ü sosyal medyada hakaret ya da kötü sözlere maruz kaldığını belirtirken, %40,8’i ise kendilerinin bu tür davranışlarda bulunduğunu kabul etti.
Araştırma, dijital şiddetin gençler arasında çift yönlü bir şiddet alanına dönüştüğünü ve yalnızca mağduriyetle sınırlı kalmadığını ortaya koyuyor. Öğrencilerin %33,5’i diğerleri gibi davranmadığı için baskı altında hissettiklerini, %38’i ise popüler bir görüşe karşı çıktıkları için aşağılandıklarını ifade etti. Ayrıca, %22’si başkalarını popüler bir görüşü savundukları için aşağıladığını belirtti.
Araştırma sonuçları, dijital şiddetin yalnızca bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda sosyal ilişkiler ve öğrenilen davranış kalıplarıyla da bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Gençlerin sosyal duygusal becerilerinin geliştirilmesi ve dijital mecralarda daha güçlü kontrol mekanizmalarının oluşturulması gerektiği vurgulandı. Ailelerin, dijital mecralar konusunda eğitilmesi ve toplum genelinde farkındalık oluşturulması gerektiği de ifade edilen diğer önemli bulgular arasında yer alıyor.
Son olarak, dijital şiddet ve diğer şiddet türlerine karşı koruyucu önlemler ile etkili bir dijital farkındalık stratejisinin oluşturulması gerektiği belirtiliyor. Bu kapsamda kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ailelerin iş birliğiyle daha etkin bir sistemin geliştirilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Haber Merkezi